MERHABA NASIL GİDİYOR ARABA...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EINSTEIN'IN BEYNİNDE BİZDE OLMAYAN NE VAR?

Aşağa gitmek

EINSTEIN'IN BEYNİNDE BİZDE OLMAYAN NE VAR? Empty EINSTEIN'IN BEYNİNDE BİZDE OLMAYAN NE VAR?

Mesaj  Admin Paz Ağus. 17, 2008 9:10 pm

EINSTEIN'IN BEYNİNDE BİZDE OLMAYAN NE VAR?
İspanya'ya bir gezi için
gittiğimde Salvador Dali'nin eserlerinin sergilendiği müzeyi de ziyaret
etme imkanı buldum. Turistlerin akın akın eserlerini görmek için sıraya
girdikleri bu dahi sanatçının eserlerini gördüğümde oldukça şaşırdım.
Aslında “Fotografik Hafıza Teknikleri™”ni kullanırken benim beynimde de
sürekli harika bir Salvador Dali'nin olduğunu bir kez daha fark ettim.
İkimizin arasındaki tek fark, benim her gün “Akli Göz Tekniği™” olarak
kullandığım hafıza ve hızlı öğrenme teknikleri sonucunu bu adam
kağıtlara dökmüştü. Yıllar önce farkında olmadığım beynimdeki bu
potansiyelin ortaya çıkmasındaki en büyük pay, “Fotografik Hafıza
Teknikleri™” setinde anlattığım “hızlı öğrenme” ve “hafıza gücü”
tekniklerine aittir.
Aslında sadece benim değil, hepimizin beyninde
Salvadar Dali, Edision ve Einstein gibi bir dahi potansiyeli var.
İçimizdeki bu dehaların ortaya çıkmasını engelleyen en önemli faktör,
eğitim sisteminde her şeyi bilinç ve mantık çerçevesinde
değerlendirmeye zorlanmamızdan ve hayal gücümüzün bastırılmasından
başka bir şey değildir.
Peki Edison ve Einstein gibi dahiler biz
normal insanlardan farklı bir beyne mi sahipler? Bu sorunun cevabı için
onların öğrencilik ve iş geçmişlerine bakmak mantıklı bir yol olsa
gerek.

Her ikisinde de çocukken dahi olduklarıyla ilgili bir
belirtiye rastlanmamış. Aksine dahilerin çoğunun daha önce “öğrenme
zorluğu çeken” ve “zor öğrenen” damgaları yediklerini öğrenmek insanı
gerçekten şaşırtıyor.

Meşhur matematikçi Henri Poincare'nin zeka
testinde çok başarısız olduğunu ve “aptal” olarak nitelendirildiğini
duyduğumda da oldukça şaşırmıştım.

İnsan kendi kendine aşağıdaki soruları düşünmeden edemiyor;
Öğrenme zorluğu çeken bir insan nasıl oluyor da geçen zaman içinde dahi oluyor?
Yoksa onlar beyinlerindeki dehayı kendileri zaman içinde farklı bir şeyler yaparak mı geliştiriyorlar?
Eğer farklı bir şeyler yapıyorlarsa, bu farklı şeyler nedir?
Biz de aynı şeyleri yaparak beynimizdeki dehayı geliştirebilir miyiz?
Yaptığı
1093 adet buluşla patent alarak dünyanın en büyük mucidi olarak
bilinen, ancak öğrencilik yıllarında “yavaş” olarak nitelenen Thomas
Edison “Babam benim aptal olduğumu düşünüyordu” diyor.
Yine Albert
Einstein okuma ve yazma zorluğu çektiği için öğrenme açısından kendi
yaşıtlarından geri kalmıştı. Einstein'ın kız kardeşi Maja Winteler onun
için; “Normal çocukluk gelişimi çok yavaştı. Lisanı çok zor
kullanıyordu. Çevresindekiler onun konuşmayı tam olarak
öğrenememesinden hep korktular. Söylemek istediklerini dudaklarını
yavaşça hareket ettirerek kendi kendine tekrar ederek söylüyordu. Bu
durumu yedi yaşına kadar devam etti” diyor.
Einstein'ın lisanı
kullanımında zorlanması bir gün öğretmenlerinden birini çileden
çıkarmış ve öğretmeni ona “Senden hiçbir şey olmaz” demişti. Zorla da
olsa Eintein toparladı ve liseyi bitirdikten sonra üniversitede lisans
seviyesinde eğitim görerek mezun oldu. Ancak hiçbir profesörden tavsiye
mektubu alamadı ve akademik bir pozisyona atanamadı. Sonunda İsveç
patent bürosunda düşük seviyede bir memur olarak işe başlamak zorunda
kaldı. Geçmişteki başarı grafiği Einstein'ın artık gelecekte ortalama
bir hayat süreceğini gösteriyordu.
Ancak her şey birdenbire
değişiverdi. 1905 yılında, daha henüz 26 yaşındayken, Einstein o meşhur
“E=mc2” formülünü de içeren “İzafiyet Teorisi”ni yayınladı. On altı yıl
sonra da Nobel Ödülünü alarak dünyaca tanınan bir bilim adamı oldu.
1955 yılında vefat etmesine rağmen, o ve onun posbıyıklı resmi hala bir
“süper zeka” ve “deha” sembolü olarak bilinmektedir.
Ölümünden önce
bilim adamları Einstein'a onun beynini ölümünden sonra incelemek
istediklerini belirterek izin istediler. Einstein da bu izni, onlara
vereceği kapalı bir zarfa koyduğu yazdıklarını, beyniyle ilgili Cornell
Üniversitesinde yapılacak olan araştırmalar sonuçlandırıldıktan sonra
kamuoyuna açıklamaları şartıyla kabul etti.
Bu izinden birkaç yıl
sonra Einstein öldü. Einstein öldüğünde Princeton Hastanesinde patoloji
uzmanı olan Dr. Thomas Harvey de otopsi yapan ekibin içindeydi. Harvey
Einstein'in beynini tam kırk yıl bir kavanozda “formaldehyde” sıvı
içinde saklayarak, araştırma yapmak isteyen bilim adamlarına dilim
dilim keserek verdi. Ayrıca kendisi de birçok araştırmalar yaptı. Ancak
kendisi hiçbir şey bulamadı.
Diğer bilim adamlarının haftalarca
süren yoğun araştırma ve tartışmaları sonucunda elde edilen bulguların
açıklanması için bir basın toplantısı düzenlendi. Açıklanan bilgi
Einstein'ın beyninin normal bir insan beyninin 3/4'ü kadar olmasıydı.
Bu bilginin haricinde başka hiçbir farklılık bulunamamıştı. Aslında
insanların bekledikleri açıklama bu değildi. Merak edilen şey
Einstein'ı Einstein yapan onun beynindeki hangi çalışma tarzından
kaynaklandığıydı.
Basın toplantısından sonra herkesin merak ettiği
Einstein'ın kapalı zarfı açılarak içinde yazılanlar okundu. Einstein
aynen şöyle yazmıştı;
"Kendimin diğer insanlardan daha zeki olduğumu düşünmüyorum. Onlardan tek farkım hayal gücümü daha etkin kullanıyorum."
Albert Einstein
O
yıllarda bir şey bulunamamıştı, ama 1980'in ilk yıllarında
Berkeley'deki California Üniversitesinde nero-anatomist olan Marian
Diamond Einstein'in beynindeki farklılıkla ilgili olağanüstü bir
bulguyu açıkladı. Bu bulgu dünyada eğitime ve dehaya olan bakış açısını
değiştirecekti.
Merkezi sinir sisteminin insana benzemesinden dolayı
fareler üzerinde birçok deneyler yapılmıştır. Marian Diamond yaptığı bu
deneylerden birinde yeni doğan fareleri iki gruba ayırmıştır. Birinci
grup fareler sade bir kafeste beslenirken, ikinci grup fareler içinde
çeşitli labirentler ve renkli oyuncakların bulunduğu zengin bir kafeste
büyütülmüşlerdir. Yapılan gözlemler labirentler ve çeşitli oyuncakların
bulunduğu kafeste yetişen farelerin daha zeki oldukları ve diğerlerine
göre daha hızlı öğrendiklerini ortaya koymuştur. Daha sonra her iki
gruptan alınan farelerin beyinleri üzerinde yapılan incelemeler, sade
kafeste büyüyen farelere oranla, labirentler ve oyuncaklarla dolu olan
kafesteki farelerin beynindeki nöronlar arasındaki ilişki sayısının
yaklaşık % 40 oranında daha fazla olduğunu göstermiştir.
● Marian
Einstein'in beynindeki nöronlar arasındaki ilişki sayısının da diğer
insanlara oranla çok daha fazla olduğunu fark etti.
● Ancak bu
ilişkiler kişinin beynini kullanması, düşünmesi, kendi kendisine
sorular sorması ve hayal gücünü kullanmasıyla oluşuyordu.
● Beyindeki nöronlar arasındaki ilişkilerin artırılması herkesin kendi elindeydi. Yani herkes kendi beyninin mimarıydı.
Esas olan öğrenmeyi ve düşünmeyi öğrenmekti.
"Eğitim öğrenilen bilgiler unutulduktan sonra geriye kalan şeydir."
Albert Einstein
Admin
Admin
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 114
Kayıt tarihi : 10/08/08

http://health100.eniyiforum.net

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz